3 Şubat 2010 Çarşamba

"Vavien"




Filmi izleyeli çok uzun zaman oldu; hakkında yazmayı da pek çok kez düşündüm. Ancak bazı konuların zihinde olgunlaşması zaman alıyor. O yüzden, vizyondan kalktıktan sonra da olsa hakkında bir iki kelâm etmek istedim.
"Vavien", benim sinemada izlemeyi çok istediğim bir filmdi. Sebebi de, filmi Engin Günaydın'ın yazmış, Taylan Kardeşler'in çekmiş olmasıydı. Filmi izleyen pek çok kişi hayal kırıklığına uğradı; bunda şüphesiz ki, Engin Günaydın'la Binnur Kaya'nın oynadığı bir filmden insanların "gülme" beklentisi olmasının etkisi var.

Filmi Engin Günaydın yazdığı için izlemek istediğimi söylemiştim. Çünkü Günaydın'ın bir dönem "Uykusuz"da yazdığı yazıları okumuş, çok özgün bulmuştum. Ve, her ne kadar gözümde çok iyi bir oyuncu olsa da, iyi bir yazar olacağını da düşünüyordum.

"Vavien"i salonda sadece iki kişi izledik. Diğer kişi, filmi hiç beğenmedi; bense hakiki bir sevinçle çıktım sinemadan. Çünkü bence Vavien, bu zamana kadar izlediğimiz filmlere pek benzemiyor, her yıl vizyona giren bir sürü filmimiz içinden mutlaka ki ayrılıyor. Evet, sıcak, samimi, hakiki; fakat aynı zamanda da özgün. "Vavien", sıkmayan bir sanat filmi. Tüm filmlerine rağmen Cem Yılmaz'ın "Hokkabaz"ı için de aynı şeyi düşünmüştüm.

Vavien, bir elektrik terimi ve tam adlandıramasam da, şu anlama geliyor: Mesela bir lamba var; siz düğmeye basıp onu yakıyorsunuz; fakat oradan uzaklaştığınızda onu söndüremiyorsunuz. İşte bunun için, gittiğiniz yerde de bir düğme olacak ki ışığı söndürebileceksiniz. İşte bu bağlantıya "vavien" deniyor. Elektrikçi Celal'i anlatan hikâyede iki uçlu vavien metaforunu kullanarak zihnin iki uçta dalgalanmasını, ikilemini anlatmak, şüphesiz ki çok akıllıca ve çok yeni.("Yeni" yi bir iltifat olarak kullanıyorum.)

Filmi sevmemin bir nedeni de, Tokat'ın bir ilçesinde - filmin çekildiği elektrikçi dükkânı, Engin Günaydın'ın ağabeyine aitmiş- geçen filmde, kırsalı yüceltme, yerme amacının olmaması, yani gerçeğin düpedüz verilmesi, mesaj kaygısının sığlığına kaçılmaması. ( Ancak, sıradan döşenmiş, sıvaları dökülen bir evde, duvarda "İnci Küpeli Kız" tablosunun bulunması gibi incelikli göndermeler de var.) Yani siz izlerken gerçekten Tokat'ı izliyorsunuz, küçük bir aileyi. Bu ailede, Celal'in eşi Sevilay( Binnur Kaya), etrafımızdaki kadınlar gibi giyiniyor, makyaj yapmıyor ve oturup sarmalar sarıyor. Ve Binnur Kaya ilân-ı aşk ederken öyle bir oyunculuk sergiliyor ki, izlerken insanın boğazı düğümleniyor.

En önemlisi de, Engin Günaydın'ın senaryoyu yazarken Celal karakterini kesinlikle yüceltmemiş olması, aksine onu tamamıyle gıcık, beceriksiz, düşüncesiz, yani adamakıllı sevilmeyecek bir adam hâline getirmesi. Bunu şu sebeple söylüyorum: Bizde niyeyse oyuncu- yazarlar, kendilerinin oynayacağı karakterleri "kahraman" hâline getirirler. Bu adam, karaktersiz bile olsa, mutlaka çok beceriklidir, ailesine düşkündür. Oysa Celal, hakikaten beceriksiz, hakikaten düşüncesiz. Tamirciye, parasını vermeyen, karısına sürekli bağıran, pavyonlardan çıkmayan, elektrikçi olmasına rağmen vavieni bile yapamayan bir adam. Hatta karısını öldürmeye çalışan bir anti- kahraman.

Bu amacı güttü mü bilmiyorum; ama tam da postmodern romanın, sinemanın anti- kahramanı yahut sıradan adamı. Bu sebeple postmodern romanları okurken aldığım tadı bu filmi izlerken de aldığımı sevinerek söyleyebilirim.

Daha da güzeli, filmi ne sebeple izlemiş olursanız olun, gülmek, eğlenmek, kafanızı boşaltmak, özgün bir film izlemek, yeni bir tat almak... mutlaka ki keyif alacaksınız.

Sizi bilmem; ama ben Engin Günaydın'ın yeni bir senaryosunu, Taylan kardeşlerin gözünden bir daha izlemek istiyorum.
Not: Film, kısa sürede vizyondan kalktı; ama 42. SİYAD Ödülleri'nde en iyi senaryo, en iyi kadın oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi müzik, en iyi sanat yönetimi ödüllerini aldı. Tüm dallarda ödül alarak kalitesini ortaya koydu.
Fragman için:
http://www.sinema.com/fragman/1123/vavien

0 Yeni fikir:

Yorum Gönder