28 Eylül 2010 Salı

Ahmet Ümit'le Twitter'da Söyleştik!

 
  Everest Yayınları, bugün alıştığımız söyleşilere benzemeyen bir söyleşiye imza attı. Ahmet Ümit'le Twitter üzerinden bir saat boyunca, bizlerin soru sorduğu, onun cevapladığı bir söyleşi gerçekleştirdik. Hatırlayanlar olacaktır, daha önce de Selim İleri'yle böyle bir söyleşi yapılmıştı.

 Bugün, 14.00- 15.00 saatleri arasında Ahmet Ümit'e durmaksızın soru sorduk. Ben, bloguma koymak için tüm soruları ve cevapları bir araya toplamayı düşünüyordum ki, Sevgili Cihan Çavuşoğlu bu işi üstlenmiş, bizlere de haber verdi.

 Bu söyleşiyi tamamen onun sayfasından kopyaladım. Kendisine de teşekkür ederim.

Not: Yazım yanlışları gözümü tırmalar, beni mahveder; o yüzden elimden geldiğince yanlışları düzelttim.


 İşte bugün, Ahmet Ümit'le bir saat boyunca konuştuklarımız:

Everest Kitap: Ve huzurlarınızda Ahmet Ümit!
Ahmet Ümit: Merhaba yoldaşlar.

1. Bhdrlr: Ahmet Bey merhaba, Ajanda Dergi yazarlarındanım. Öncelikle dergimiz röportajına ayırdığınız zaman için teşekkür ederim. Kitaplarınızı çok büyük keyifle okuyorum. Ancak benim sorularım daha çok kitapsever yönünüzle ilgili olacak =) Satın aldığınız ilk kitabı hatırlıyor musunuz ? Kitaplığınızda en çok değer verdiğiniz kitap ve en sevdiğiniz yazar ? Diğer sorum ise, en sevdiğiniz roman karakteri kimdir?
Ahmet Ümit: Sanırım 9-10 yaşlarındaydım. Köroğlu hikâyeleri. Bir sürü sevdiğim ve değer verdiğim kitap var. Ama yazar olarak Shakespeare’i… Kitap olarak da Küçük Prens’i söyleyebilirim. En sevdiğim roman karakteri ise "Budala" romanından Prens Mişkin.
2. Özge Dinç: Ahmet Bey merhaba. Romanlarınızı ne kadar sürede yazıyorsunuz? Yazılması en uzun süren romanınız hangisiydi?

A.Ü. : Genel olarak iki yılda yazarım. Bir yıl araştırma, bir yıl yazımı sürer. Ama İstanbul Hatırası, 10 yıllık bir sürecin ürünüdür.

3. Özge Dinç: Üslûp ve edebiyat görüşü açısından etkilendiğiniz, “ustam” dediğiniz isimler var mı?

A.Ü. : Dostoyevski’nin üslûbunu ve roman anlayışını beğenirim. Gereksiz süslü bir dilden kaçınmak, hikâyenin ihtiyacı olan dili bulmak… ve önemli bir meseleyi anlatmaya çalışmak.

4. Ebru Sağlık: Ahmet Bey merhaba,mutlaka okunmalı dediğiniz ilk 5 kitap hangileri olurdu?

A.Ü. : 1. Tevrat 2. Homeros - İlyada 3. Karamazov Kardeşler 4. Juan Rulfo - Pedro Paramo 5. Kafka - Şato

5. Bordo Ege: Kitaplarınızı çok beğenerek okudum, özellikle "Beyoğlu Rapsodisi", "Kavim", "Kukla" ve tabii ki "İstanbul Hatırası"…

A.Ü.: Teşekkür ederim. Fena kitaplar değillerdi.

6. Murat Kafa: Ahmet Bey merhaba. İki sorum var: 1. Eskiden TKP’li bir Marksisttiniz. Şimdi kendinizi siyasetin hangi kulvarında görüyorsunuz?
A.Ü. : Hâlâ sol düşüncenin insanlık için çok önemli bir alternatif oluşturduğunu düşünüyorum. Ezilenlerden yana olmak, gerçekten yana olmak, vicdan sahibi olmak ve farklı olanları küçük görmemek…

7. AbirZaki1: Ahmet Bey, TV programınız ne zaman başlıyor?
A.Ü. : Programımız başladı. "Yaşadığın Şehir" her pazar sabah saat 11′de Haber Türk’te.
8. E_Koç : Ahmet Bey merhaba, yazar adaylarına verebileceğiniz altın niteliğinde öğütlerinizi paylaşabilir misiniz?

A.Ü. Öncelikle yazmak, sonra felsefe okumak bir dünya görüşü edinmek için. Sanatın her alanıyla ilgili olmak. Ve insanı anlatmaya çalışmak.

9. Hikmeth: Ahmet Bey, polisiye/gerilim/korku okumayı çok seviyoruz, niye bu türlerin yerlileri bu kadar az yazılıyor?

A.Ü. : Sanırım Türk yazarlar bu konuda önyargılı. Bu türleri 2. sınıf edebiyat olarak görme yanılgısını taşıyorlar.

10. Ebru Sağlık: Güncel basından kimleri takip ediyorsunuz ?

A.Ü. : Mehmet Barlas, Hikmet Çetinkaya, Ertuğrul Özkök, Ahmet Altan, Yalçın Doğan…

11. Bordo Ege: Komiser Nevzat ve ekibinin yeni maceralarını okumak bizi çok memnun edecek doğrusu.

A.Ü. : Yazmak da öyle. Ama yeni romanımızda ne yazık ki onlar yok.

12. Cihan Çavuşoğlu: Merhaba. İnternette hakkınızda yazılanları araştırıyor musunuz? İnternet kitap okumayı nasıl etkiliyor?

A.Ü. : Araştırmıyorum. Fakat çoğunlukla haberim oluyor. Roman araştırmaları sırasında internetin çok yararını görüyorum.

13. Muratatkafa: 2. Bir zamanlar arka planında siyaset olan romanlar yazdınız ("Kar Kokusu", "Sis ve Gece") Sizden yine böyle romanlar bekleyelim mi?


A.Ü. : Bekleyin. Yakın tarihte geçen politik romanlar da yazacağım. Ama gelecek roman Osmanlı’da geçen bir politik komployu anlatacak.

14. Ebru Sağlık: Bir soru daha: En sevdiğiniz okuma ortamı nasıldır?

A.Ü. : Hafif bir klasik müzik çalar, okumama yetecek kadar ışık, ne sıcak ne soğuk…

15. Cihan Çavuşoğlu: Ayracınızı hazırladık ve 8 Ekim'i sabırsızlıkla bekliyoruz

A.Ü. : Tamam, geliyoruz. 8 Ekim’de İzmir’deyiz.

16. Özge Dinç: Polisiye romanlar yazan yerli ve genç yazarları nasıl buluyorsunuz? Emrah Serbes hakkındaki fikrinizi merak ediyorum.

A.Ü. : Çok iyi buluyorum. Emrah Serbes de en yeteneklilerinden biri.

17. Handeloji : Ahmet Bey merhaba. Az önce dünya görüşü için felsefe okunmalı dediniz. Başlangıç için bu konudaki önerileriniz nelerdir?
A.Ü. : Felsefe için bir tek kitap önermek mümkün değil. Ama en basitinden başlamak lazım. O ne derseniz, valla hatırlamıyorum…
18. İbrahim Adıgüzel: Ahmet Bey merhaba. Son "İstanbul Hatırası Kültür Turu" çok güzeldi Ankara’ya da bekliyoruz, yeni kitabı beklediğimiz gibi. Saygılar.

A.Ü. : 20 Ekim Çarşamba günü Ankara’da Kentpark Arkadaş Kitabevi’ndeyiz…

19. Alihank: Komiser Nevzat karakteri çok kez değişik oyuncular tarafından canlandırıldı. Sizce en başarılı uyarlama hangisiydi?
A.Ü. : Bence "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir", Çetin Tekindor.

20. Özge Dinç: Romanımız bir süredir Osmanlı ve Mevlana’ya döndü. Bu hassas konuları yazarken özellikle dikkat ettiğiniz bir yan var mı?

A.Ü. : Yok, amacım sadece bu toprakların muhteşem tarihini anlatmak.

21. Muratatkafa: Çizgi roman alanındaki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz? Sizin de çizgi romanlarınız var. Romanlarınızı da çizgi roman olarak görmek ister misiniz?

A.Ü.: Çizgi romana bayılıyorum. Gerçek bir sanat. Tabii isterim.

22. Ebru Sağlık: Yazma süreciniz nasıl geçiyor? Psikolojiniz, alışkanlıklarınız değişiyor mu?

A.Ü. : Yazma sürecim çok eğlencelidir. Yazarken pek çok şey öğrenirim. Psikolojim olumlu yönde etkilenir.
23. Voyabu: Ahmet Bey, tüm kitaplarınızı okudum; favorilerim "Patasana", "Sis ve Gece", "Kavim". Sizin favoriniz hangisi?

A.Ü. Hepsi benim çocuğum. Ama "Kukla"yı çok severim.

24. İbrahim Adıgüzel: 20 Ekim'de Ankara’da görüşmek üzere Augustus Tapınağı ve Hacı Bayram ile ilgili bir program düşünüyor musunuz?

A.Ü. : Neden olmasın? Ankara’yla ilgili bir program yapmayı düşünüyorum. Ama zamanı belli değil.

25. Özge Dinç: Kemal Tahir, Osmanlı’nın kuruluşunu Marksizme dayandırdı "Devlet Ana"da. Siz, romanda siyasete nasıl bakıyorsunuz?

A.Ü. : Hayatta ne kadar politika varsa, romanda da o kadar olmalıdır.

26. Reha Aksener: "Kar Kokusu" kadar okurken üşüdüğüm bir kitap olmamıştı.

A.Ü.: Evet, ben de Moskova’da çok üşümüştüm.

27. Zesule: Merhaba, sizce yazmak yetenek işi midir, yoksa insanın kalbinden dışarı taşan duygularını oturup bir kağıda dökmesi mi?

A.Ü. : Sanırım her ikisi de. Yazmazsanız yeteneğinizin olduğunu anlayamazsınız.

28. Hikmeth: Kuzey Avrupa polisiyelerinin hızla popüler olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Okuyuculara cazip gelen nedir sizce?

A.Ü. : Bu popülerliği olumlu buluyorum. İsveç’in soğuk iklimi insanlara ilginç geliyor olabilir…

29. Zavrakkk: Son zamanlarda okuduğunuz en iyi polisiye kitabını söyler misiniz?

A.Ü. : "Zindan Adası". Filmini de çok beğenmiştim.

30. Özgür Baykut: Bize dostlukların değerini, zorlukların üstesinden nasıl geldiğini, asla sırt çevirmemeyi öğrettiniz. İyi ki varsınız…

A.Ü. : Çok teşekkür ederim. Dostlarınızın kıymetini bilin.
31. Cihan Çavuşoğlu: "Kukla" her geçen gün tekrar güncelleniyor, tekrar yaşanıyor gibi düşünüyorum. Özellikle basın dünyası ilişkileri bakımından.

A.Ü. : Kesinlikle haklısınız. Ne yazık ki hep güncelleniyor.

32. Muratatkafa: "Kukla" romanı yayımlandığında “Susurluk'u çözdüm” diye röportaj vermiştiniz. Ergenekon ile ilgili kitap planınız var mı?

A.Ü. :Var ama suların durulması lazım.

33. Özgür Baykut: Dayım ışıklar altında bize gülümsüyor…

A.Ü. : Alpaslan’a binlerce selam.

34. Voyabu: En sevdiğiniz Türk ve yabancı yazarlar kimlerdir ?

A.Ü. : Yaşar Kemal, Sait Faik, Orhan Kemal, İhsan Oktay Anar, Umberto Eco, Shakespeare, Lermantov…

35. Cihan Çavuşoğlu: "Se7en" filmini bir TV programında yorumlamıştınız. Kitaplarınız kadar hoş bir tat bırakan o söyleşiyi duyurmak isterim =)

A.Ü. : Çok teşekkür ederim, ben de zevk almıştım.

Hikmeth: Ahmet Bey, çok teşekkürler, selamlar.

A.Ü. : Eyvallah, biz teşekkür ederiz.

36. E_Koç : Korsan kitabın önüne geçmek ve toplumu bilinçlendirmek için bireylere ve tabii ki yayınevlerine öneriniz var mı?

A.Ü.: Hırsızlık mal almayın. Devlet vergileri azaltsın. Yayınevleri ucuz kitap satsın.
37. Ozkan Gurkal: Daha önce çok tercih etmediğim tür olan polisiyeyi sevdiren Ahmet ÜMİT’e şükranlarımı sunarım.

A.Ü. : Ben teşekkür ederim. Sağ olun.

38. Özge Dinç : Şu an yazmakta olduğunuz bir roman var mı?

A.Ü. : Var. Osmanlı’da geçen bir politik komplo yazıyorum.

39. Handeloji: Kitaplarınız polisiye tarzı olsa da ben asla bu kategoriyle sınırlandıramıyorum sizi. Tarih, aşk, din, her şey var; hepsinin tadı ayrı.

A.Ü. : Teşekkür ederim, iyi bir okursunuz…

40. Özge Dinç: İlk yazılarınızı görmek için “Yine Hişt”i görmeyi çok istiyorum.

A.Ü. : Evet, çok güzel bir dergiydi.
41. Ebru Sağlık: Çok teşekkürler. İyi ki varsınız. Daha çok okuyan bir Türkiye diliyorum…

A.Ü. : Ben de…

42. Zesule: Bir de memleketimizin okur oranı malum, yazık ki insanlarımız kitaplara karşı fazlaca ilgisiz. Bununla ilgili çalışmalar var mı?

A.Ü. : Zevkle okunacak romanlar yazmaya çalışıyoruz…

43. Özge Dinç: Şiir yazdığınızı biliyoruz. Neden şiire devam etmediniz?

A.Ü. : Çünkü şair değilim. Ama şiir kitabımız önümüzdeki yıl Everest’ten çıkıyor.

44. Cgerkol: Sevgili Ahmet Ümit, öğrencilerimiz "Tanpınar’la İstanbul’u geziyoruz" etkinliğinde sizi görmek için sabırsızlanıyorlar.

A.Ü. : Tamam, verdiğimiz sözü yerine getireceğiz.

45. Muratatkafa: Cemaat-polis ilişkilerini yazan Hanefi Avcı’nın gözaltına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu hikâye kitaplara konu olur mu?

A.Ü. : Olur. Bundan çok iyi bir politik polisiye çıkar.

46. Handeloji: Ülkemizin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bir yazar gözüyle baktığınızda yeni nesile verilecek öğüdünüz nedir?

A. Ü. : Ne yazık ki çok iyi görmüyorum. Yeni neslin bilimsel-kuşkucu olmasını öneririm.

47. Zesule: O halde yeni romanlarınızın, kitaplara karşı duyulan talebi hızla arttırmasını diliyorum. Muhabbetle kalın…

A.Ü. : Siz de muhabbetle kalın…

48. Voyabu: "İstanbul Hatırası"nın ardından diğer romana ne zaman kavuşacağız? Tarih ve konu hakkında bir fikir var mı?

A.Ü. : En erken 2012′nin ilk ayları. Tarihi bir politik gerilim romanı.

49. Özge Dinç: Tanzimat’tan bugüne kadarki gelişiminde romancılığımız sizce bugün dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek kadar gelişti mi?

A.Ü. : Daha gelişkin olduğunu düşünüyorum.

50. Handeloji: Sizi daha önce İzmir'de ziyaret etmiştik. Yine geleceğiz. Cevaplarınız için çok teşekkürler. Görüşmek üzere

A.Ü. : Ben teşekkür ederim, görüşmek üzere.

51. Voyabu: 2012 kıyameti kopmadan okumak nasip olsa. Tarihî derken bizi hangi yıllara götüreceksiniz ?

A.Ü. : 15. yüzyıldaki büyük saray entrikası.

52. Alihank: Bu interaktif etkinliği sağlayan Everest Kitap’a ve değerli zamanını ve fikirlerini bizimle paylaşan Ahmet Ümit’e çok teşekkürler.

A.Ü. : Biz teşekkür ederiz.

53. Voyabu: İhsan Oktay Anar'la birlikte senaryosunu beraber yazdığınız bir film olsa da izlesek diyorum. Teşekkürler, sizi seviyoruz. Okumaya devam...

A.Ü. : Fena olmaz. Ben de sizi seviyorum…

54. Özge Dinç : Polisiye romanla ilgili bir seminer programı vermeyi düşünür müsünüz?

A.Ü.: Konuşmalarımda zaten bu konuya sıkça değiniyorum.

55. Voyabu: 15.yy. entrika şahane, merakla bekliyorum. İçinde Venedik de olsa tadından yenmez =)

A. Ü. : Tamam, Venedik de olsun o zaman…

56. Özge Dinç: Teşekkür ederiz Ahmet Bey. Okur olarak, yazarlarla iletişim kurabildiğimiz için şanslı bir nesiliz.

A. Ü. : Ben teşekkür ederim.

26 Eylül 2010 Pazar

İstanbul'un Şenlikli Zamanı- Ne Eğitimi Alalım, Nerelere Gidelim Yazısı




 Yazı çok sevmekle birlikte, eylül ayının bir başka özel olduğunu düşünüyorum. Bunun en büyük sebebi, kursların, seminer, söyleşiler, sergiler ve konserlerin başlıyor olması. Çünkü benim hayatımın rengi bu etkinlikler.
 Onun içindir ki, eylül ayına ayak basınca içimi bir heyecan kaplıyor. "Acaba bu sene ne eğitimi alsam, acaba neler öğrensem, kimleri izlesem?" merakıyla, internet sayfalarını bir bir açıyorum. Ve eylül biterken, kafamda pek çok soru cevaplanmış oluyor.

 Bu yazının uzun olacağından şüphe etmeyin. Pek çok kişinin, çok yazı yazıyor görüntüsü vermek için beş-altı yazıya dökeceği bu etkinlikleri ben "derli toplu ve uzun yazı" görünümünü sevdiğimden tek seferde söylemek istiyorum.

 Hadi, "Benim Etkinliklerim" diye bir başlık altında bahsetmeye başlayayım.
 1. Öncelikle Zeytinburnu ücretsiz sanat ve kültür kursları veriyor. Bu semtte oturuyorsanız, şan eğitiminden karikatüre yazarlık seminerlerinden oyunculuk kursuna her şeyi, ücretsiz olarak öğrenebilirsiniz. Tek şartı, bu semtte oturmak. Ve sertifika da veriyorlar. Başka semtlerde de benzer uygulamalar vardır şüphesiz, istiyorsanız bir araştırın.

2. Yazarlık atölyeleri (Semih Gümüş ve Murat Gülsoy'un verdiği) başlıyor, kayıtlar bitmiş de olabilir. Yazar Ali Ural da, Çemberlitaş Kültür Merkezi'nde veriyor bu eğitimi. Bir bakın.

3. Kendime not: Galapera'nın seminer programlarına bakılmalı! Geçen yıl, bir arkadaşımın tavsiyesiyle Tezer Özlü okumalarına gitmiştim Tünel'deki bu yerde, çok keyifliydi. Mutlaka yeni çalışmalar vardır, hemen bakacağım. (Reji, Diksiyon, Oyunculuk eğitimleri veriyor.)

4. Nirengi'de Buket Uzuner seminer veriyordu, harika okuma programları vardı. Ama sanırım, liste dolmuş. Belki dinlemeye gidebiliriz. Orada ve Özgür Üniversite'de Karl Marx Kapital okuması, siyasetle ilgili seminerler, film gösterimleri ve üzerine sohbetler, psikolojiyle ilgili harika programlar var. Bence bir an önce kayıt olun. Nirengi, Ortaköy'de.

5. İki yıl evvel Vefa'daki Bilim ve Sanat Vakfı'nın sinema, bilim tarihi ve edebiyatla ilgili üç seminerine kaydolmuştum. Daha önce de, roman okuma grubundaydım ( Yine bir arkadaşımla gitmiştik). Burada o kadar çeşitli eğitimler var ki, inanın seçim yapmakta zorlanacaksınız. Kayıtlar, 4-15 Ekim'de. Ve ücretsiz. Seminer programları henüz açıklanmadığından bahsedemiyorum.

6. Attila İlhan Kültür Merkezi'nde geçen yıl harika konuşmalara katıldım. Bu yıl ne var diye bir bakayım dedim; ama sayfa maheme kararıyla engellenmiş. Trajik!



7. Siz siz olun, yarın YKY'deki (18.30) Türkan Şoray, Zülfü Livaneli, Selim İleri'nin Yaşar Kemal'i anlatacağı söyleşiyi ve Güneş Karabuda'nın Yaşar Kemal fotoğraflarının bulunduğu sergiyi kaçırmayın!

8. YKY'nin Osmanlıca eğitimi programına yeni başlayanların kaydı 30 Eylül'de bitiyor. Ben de orda olacağım, eğitimi veren Yücel Bey bu konuda oldukça yetkin. Osmanlıca eğitimini veren yerlerden biri de, Tarih Vakfı. Bu iki yeri tercih edebilirsiniz.



9. Geçen gün, bir basın toplantısıyla Şehir Tiyatroları'nın yeni oyunları tanıtıldı. Tiyatronun sahne açacağı 1 Ekim'i hasretle bekliyorum bu sebepten. Listeyi görünce heyecanlandım demek, az kalır; yerimde duramadım.

Alemdar (Engin Alkan),
Surname 2010 (Yiğit Sertdemir-Candan Selda Balaban),
Zırhlı Kurt (Erol Keskin), Kadın Hayattır,
Memattır Kadın (Sema Keçik), Aşk Halleri (Hülya Karakaş) ve
Murathan Mungan'ın yazdığı, Ersin Umulu'nun yönettiği Dört Kişilik Bahçe.

Yabancı oyunlar ise,
 Marat-sade, Tehlikeli İlişkiler, Arzunun Onda Dokuzu ve Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum.

 Hâlâ üzerinde çalışılan oyunlar beni benden aldı.
 Turan Oflazoğlu'nun yazdığı "Kösem Sultan", Aziz Nesin'in "Toros Canavarı", Bilgesu Erenus'un "Arka Bahçe"si ve Ziya Osman Saba'nın eserinden uyarlanan "Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi" ( Bu, izlemeyi en çok istediğim) bunlardan bazıları. Maksim Gorki'nin yazdığı Vassa Jeleznova, William Shakespeare'in Hırçın Kız, Bertolt Brecht'in yazdığı Galilei Galileo ile Harold Pinter'ın Eski Günler.

Ekim ayı biletleri satışa sunuldu.

10. Hayranı olduğum Goran Bregoviç'in 8 Ekim'de Küçükçiftlikpark'ta konseri var. Mutlaka gitmek istiyorum.

11. İstanbul Tanpınar Festivali, 30 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında hüküm sürecek.

12. Benim hiç kaçırmadığım İBB Kültür Sanat programlarına da göz atın. Gerçekten çok hoş söyleşi, sinema gösterimleri ve sergiler oluyor.

Devamı gelecek, biraz yoruldum;) Ya sizin önerileriniz neler, hadi bana bildirin.

22 Eylül 2010 Çarşamba

4. Beyoğlu Sahaflar Festivali- "Mecanin-i Kütüb"ce



                                                                        -14-28 Eylül, Taksim Gezi Parkı'nda buluşma-

  Düşünün ki, en sevdiğiniz şeyin binlercesi bir yere toplanıyor, üstelik onlara dokunmanıza hatta sahip olmanıza olanak veriliyor. Ve bu saadeti yılda sadece bir kez yaşayabiliyorsunuz. Ne yaparsınız?

  Benim yaptığımı.

  Beyoğlu Sahaflar Festivali'nden bahsediyorum. Bakmayın bu kadar geç yazdığıma, fuarı ilk gün ziyaret ettim.

  Fuarın bu yıl dördüncüsü düzenleniyor. Ve bu yıl, fuara İstanbul'un dört bir yanından sahaflar katıldı: Beyoğlu sahafları dışında, Kadıköy, Beyazıt, Moda, Şişli, Ortaköy, Beşiktaş'tan kitapçılar mevcut.

  Bu yıl, fuarın biraz daha profesyonelleştiğini gözlemledim. Fuar girişine devasa bir kütüphane maketi yapılması, fuara gelenlerin yemek yiyebileceği yerler konması, standların bu kez biraz daha düzenli yerleştirilmiş olması, muhakkak ki fuarı daha keyifli kılmıştı. Kitapçıların yanı başındaki çay bahçesinden (Artık "çay bahçesi" diyen kaldı mı ki, her yer "cafe" oldu.) gelen canlı müzik sesi, sanki kitapçılar arasında değil de, bir tatil akşamında dolaşıyorsunuz hissiyatını da ekliyor gününüze.

  Çok fazla kitap almadım. Ama çok fazla kitaba baktım. Kütüphanemi değilse de, gözlerimi kitaba doyurmuş oldum (En fazla bir ay).

  Fuara katılan sahaflar gelecek sene bu fuarı "uluslararası" düzeye eriştirmek istiyorlar; muhakkak o zaman daha da tadına doyulmaz olacaktır, ama bu şekliyle de ben gibi, belli konulara sapkınlığı olan kişiler için bulunmaz bir nimettir bu fuar. Bir konu üzerinde araştırma yapıyorsunuz, konu hakkında yazılmış tüm kitapları -piyasada olanları- okudunuz. Bulamadığınız kitaplar için de pek tabii sahafları dolaşacaksınız. İstanbul'un dört bir yanına gidecekken bu fuar sayesinde hepsini bir arada görüyorsunuz, bu bence araştırmacılar için büyük bir şans.

  Kitap diyorum; ama burada sadece kitap yok. Plaklar, eski fotoğraflar, gazeteler, dergiler, gravürler, kartpostallar, posterler, film afişleri... Gün içinde geçmişi yaşıyormuşsunuz hissi veren ne varsa, hepsi.


  Burada da kendi masalımı yazdım, şüphesiz. Bir kitabın ilk baskısına dokunurken bir zaman makinesindeymişçesine o tarihe gidip geldim. Eski kitaplarda kendimi bırakıp yazarların gözlerini aldım bir süreliğine. Onların görmediği bu yeni dünyayı gözlerimden izlediler. Ben o günleri onların gözlerinden seyrettim bir süre.

  Bir sahafla kısa bir sohbetimiz oldu. Korunmak için şeffaf bir dosyaya konmuş Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bir gazeteye bakıp okumaya çalışıyorken, sahaf: "O gazete, Lozan Antlaşması yapıldığı gün çıkan gazete." dedi. Ölsem bulamayacağım bir hazineyi elimde tutuyordum yani.

  Sahafa bunları nasıl bulduklarını sordum: Ya vefat eden bir koleksiyonerin ailesi bizlere satar yahut bulup da ne olduğunu bilmeyenler tarafından bize getirilir, dedi. Karşımdaki yılların sahafıydı. Kim bilir elinden ne kitaplar, ne gazeteler geldi geçti, diye düşündüm içimden. Ben bile şurada paha biçilemez neler görmüştüm, öyle ya! Abdülcanbaz setlerini, İstanbul Ansiklopedisi'nin fasiküllerini, o -dile kolay- yüz yıl önceki gazeteleri, gelecek bana sorsa da gururla anlatsam.



  Benim neler aldığıma gelecek olursak, ilk gidişim olduğu, bir daha nasıl olsa gideceğim için çok fazla kitap almadım. Baş kahramanı bir at olan ve çok merak ettiğim Abbas Sayar'ın "Yılkı Atı"nı, hep bahsettiğim (üniversite yıllarında bir türlü bulamadığım) "Ramazanname"yi, biraz inceleyip harika bir kaynak olduğuna hükmettiğim İsmet Zeki Eyuboğlu'nun "Anadolu İnançları- Anadolu Mitologyası" adlı eserini, Peyami Safa'nın en özel romanı sayılan ilk ütopik romanımız "Yalnızız"ı ve daha önce okumuş olsam da Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisini görünce dayanamadığım Moliere'in "Cimri"sini kütüphaneme katmış bulunuyorum.

  (Bu vesileyle, söylemiş olayım: Tercüman 1001 Eser'i yayımlarken bence Türk Edebiyatı'na gelmiş geçmiş en büyük katkıyı sağladı. Bu kitapları bulursanız sakın kaçırmayın.)

                                                                    * * *

Oradan çıktığımda, o ana kadar nasıl anlamadığım şaşırdığım şekilde, ayaklarım feci ağrıyordu.

Ve elimde birkaç kitabın tozu vardı.

21 Eylül 2010 Salı

Kitabı Kazanan Kişi...


Katılan dört arkadaşıma teşekkür ederim. Çekilişi, daha önce de söylediğim gibi, eski usûlde yaptım. Ve kâğıdı 9 yaşındaki yeğenim çekti.

            
                                                        

   Memosami, adresini hemen sağ üstte yazdığım e-posta adresime bekliyorum. Tebrik ederim.
   Memosami'ye, Sabahattin Ali "Kürk Mantolu Madonna"sının yanında bir okuma lambası da göndereceğim.
                                              
          Kitabı okuduktan sonra, blogumda yayımlamak üzere kitaba dair bir yazı da isterim senden Memosami:)        
   İyi okumalar...   

12 Eylül 2010 Pazar

Çekilişe Son 48 Saat

2 gün kaldı, siz hâlâ katılmıyor musunuz?

 Orhan Pamuk, Sabahattin Ali, Tanpınar, Mine Söğüt, Turgut Uyar kitaplarından birini kazanmak istiyorsanız, yandaki "Kitap Hediye Ediyorum" fotoğrafına tıklayın lütfen:)


6 Eylül 2010 Pazartesi

Kitap Hediye Ediyorum Ahali, Duymayan Kalmasın!!!

 Çekilişin bitmesine 9 gün kaldı.
 Fotoğrafta da bir kitabı çekmeyi unutmuşum:)
 Vereceğim kitabın yanına bir de "kitap okuma lambası" ekledim. Bunu sürpriz olarak zaten gönderecektim; ama fotoğrafa da girmiş bulundu. Oda ışığıyla evdekileri rahatsız etmemek için kullandığım bir şey bu lamba. Kaldığınız sayfaya takıyorsunuz, hem sayfa kapanmıyor hem de sadece kitabı aydınlatmış oluyorsunuz.

 Verdiğim kitaplar, dallarında önemli yere sahip olan ve benim okumaktan hiç bıkmadıklarım.
 Katılmak isterseniz yan taraftaki fotoğrafa tıklayın, olsun bitsin:)

 Sevgiyle...