Geçen ay, arkadaşlarımın ısrarıyla, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde "Türk Sinemasına Yeni Bir Bakış: Reha Erdem" adlı söyleşiye gitmiştim. Ben Reha Erdem'i orada tanıdım, o gün.
Ertesi gün, aynı kültür merkezinde gösterilmekte olan "Hayat Var "adlı filmini izledim yönetmenin. Dün de "Korkuyorum Anne"sini...
"Hayat Var", ismen çok güzel, inkâr edilemez. Benim açımdan da özeldir; çünkü tek başıma gittiğim ilk sinema filmidir. Yalnızlığın ne kadar özel bir duygu olduğunu ben bu filme gidişimle anladım. Ve her daim not tuttuğum, hep yanımda olan ajandama şöyle yazmışım o gün:
Ertesi gün, aynı kültür merkezinde gösterilmekte olan "Hayat Var "adlı filmini izledim yönetmenin. Dün de "Korkuyorum Anne"sini...
"Hayat Var", ismen çok güzel, inkâr edilemez. Benim açımdan da özeldir; çünkü tek başıma gittiğim ilk sinema filmidir. Yalnızlığın ne kadar özel bir duygu olduğunu ben bu filme gidişimle anladım. Ve her daim not tuttuğum, hep yanımda olan ajandama şöyle yazmışım o gün:
" Hayatımda ilk kez- bunu ne zamandır yapmak istiyordum- tek başıma sinemaya geldim. Reha Erdem'in "Hayat Var"ını izleyeceğim. Kendimi hiç olmadığım kadar hafif ve kıyasla mutlu hissediyorum.
Ufacık bir salon, gelen en fazla on beş kişi...
Ve makinist filmi başlatıyor..."
"Hayat Var", küçük bir kızın hayatını anlatıyordu. Neredeyse hiç konuşmayan, başına gelen felaketlere tepkisiz, melek yüzlü bir kızın hayatı bulmasını konu ediniyordu. Reha Erdem'in farklı olduğunu, filmlere kendi imzasını attığını her karede anlıyordunuz. Tek kusuru, gereğinden fazla uzun olmasıdır benim gözümde. E, bir de sanat filmi; bu tür filmleri sevmeyenler izlememeli.
"Korkuyorum Anne", ise bence daha başarılı bir film. Görüntüler, konuşmalar sanki "Hayat Güzeldir"deki gibi, naif, sıcak renklerle verilmiş. Konuşmalar farklı, oyuncular harika. Onun da tek kusuru, uzunluğu. "Üç Maymun", nasıl alışkanlıklarını devam ettirmek için tepkisiz kalışı, yani insanî duygulardan birini, "Kıskanmak" nasıl insanın bir başka duygusu, "kıskanmayı" anlatıyorsa, bu film de "korkularımızı" anlatıyor.
Ben bu filmi çok sevdim.
Zaten film başlarken anlıyorsunuz ki, klasik bir film izlemeyeceksiniz.
Önce Rasih Bey konuşuyor: "İnsanlar ikiye ayrılır: Düz basanlar, eğri basanlar. Eğri basanlar, doğru durmadıkları için doğru da düşünemezler." Rasih Bey, sağlıkçıdır.
Sonra bir çocuk: "İnsanlar ikiye ayrılır: Sünnet olanlar, olmayanlar." Çetin, sünnet olmaktan ölesiye korkan bir çocuktur.
Ve bir kadın: "Erkekler ikiye ayrılır: Hediyesini geri isteyenler, istemeyenler." Çocuğunu doğuracağı sevgilisinin terk ettiği İpek, ona verdiği yüzüğü geri isteyen sevgilisini düşünerek söyler bunu.
Ve başroldeki Ali: "İnsanlar ikiye ayrılır: Annesi olmayanlar, babasını hatırlamayanlar." Film, onun hafıza kaybını konu almaktadır ve o, her gün yanında olan babasını hatırlayamamaktadır. Reha Erdem, bundan genelin aksine, bir dram değil, komedi unsuru çıkarmış.
Zaten öyle değil midir? Biz her insanı kategorize ederiz, muhakkak, aksi düşünülemez. İnsanları ikiye, üçe, beşe ayırmaya bayılırız. Ve bunlar, bu ayrımlar, hep kendimize göre, korkularımıza göredir.
Sanat filmlerini seviyorsanız yahut artık sinemadan farklı bir tat almak istiyorsanız bu filmi izleyin.
Sinemadan, teknikten anlamam. Dahası, yazımı etkiler diye film hakkında yazılmış hiçbir yazıyı, yorumu okumadım.
Siz izlerken belki beğenmeyeceksiniz, belki sıkılanlar da olacak; ama kesinlikle "özgün" bulacaksınız.
Fragmanı izlemek isteyenler için, buyrun ağalar:
http://www.sinemalar.com/fragman/2183/Korkuyorum-Anne/0/kucuk/
Ben bu filmi çok sevdim.
Zaten film başlarken anlıyorsunuz ki, klasik bir film izlemeyeceksiniz.
Önce Rasih Bey konuşuyor: "İnsanlar ikiye ayrılır: Düz basanlar, eğri basanlar. Eğri basanlar, doğru durmadıkları için doğru da düşünemezler." Rasih Bey, sağlıkçıdır.
Sonra bir çocuk: "İnsanlar ikiye ayrılır: Sünnet olanlar, olmayanlar." Çetin, sünnet olmaktan ölesiye korkan bir çocuktur.
Ve bir kadın: "Erkekler ikiye ayrılır: Hediyesini geri isteyenler, istemeyenler." Çocuğunu doğuracağı sevgilisinin terk ettiği İpek, ona verdiği yüzüğü geri isteyen sevgilisini düşünerek söyler bunu.
Ve başroldeki Ali: "İnsanlar ikiye ayrılır: Annesi olmayanlar, babasını hatırlamayanlar." Film, onun hafıza kaybını konu almaktadır ve o, her gün yanında olan babasını hatırlayamamaktadır. Reha Erdem, bundan genelin aksine, bir dram değil, komedi unsuru çıkarmış.
Zaten öyle değil midir? Biz her insanı kategorize ederiz, muhakkak, aksi düşünülemez. İnsanları ikiye, üçe, beşe ayırmaya bayılırız. Ve bunlar, bu ayrımlar, hep kendimize göre, korkularımıza göredir.
Sanat filmlerini seviyorsanız yahut artık sinemadan farklı bir tat almak istiyorsanız bu filmi izleyin.
Sinemadan, teknikten anlamam. Dahası, yazımı etkiler diye film hakkında yazılmış hiçbir yazıyı, yorumu okumadım.
Siz izlerken belki beğenmeyeceksiniz, belki sıkılanlar da olacak; ama kesinlikle "özgün" bulacaksınız.
Fragmanı izlemek isteyenler için, buyrun ağalar:
http://www.sinemalar.com/fragman/2183/Korkuyorum-Anne/0/kucuk/
Notumsu: "Hayat Var"ın DVD'si- ve korsanı da, ilginçtir- sonunda çıktı, artık her yerde aramayacağız filmi. Yihuuu!
2 Yeni fikir:
Sinema'ya yalnız gitmek. Benim için çok özel bir zevk. Eğlence için gitmediğimi kendime de ispat etmiş oluyorum. çoğu filmi yalnız, yahut sinemaya benim gibi bakan bir dostumla izledim. Mümkün olduğunca yapılmalı. Hele bir de salonda yalnız iseniz.. işte o zaman kendinizi özel hissetmenin erişilmez zevki. Özel hissetmek aslına bakarsanız bir hiç. Ama sinemayı bu şekilde daha çok seviyorum. Kaynağı gösterYazdır?1 Bu Yorumdan |Alıntı Yap|
@H
Yorumunun her kelimesine katılıyorum. Kaynağı gösterYazdır?1 Bu Yorumdan |Alıntı Yap|
Yorum Gönder